Masanızın üzerinde koca bir laptop, içilmeye başlanıp yarım bırakılmış bir kahve, hatta bir de su bardağı var. Belki sonra çay içecekseniz onun bardağı da orada duracak. Bilgisayarınızın sol yanında kağıtlar üst üste yığılmış durumda, kağıt yığınlarının arasında arayıp arayıp bulamadığınız ders programınız var belki de. Sağ tarafta ise her renkten onlarca kalem ve küçük post-itler. Nasıl bu masa size tanıdık geldi mi? Ya da benim masam hiç böyle olmaz, ben çok derli topluyum mu dediniz içinizden? Gelin size dağınık bir masanın göründüğü kadar korkunç olmadığından bahsedelim biraz.
Dağınıklık Yaratıcılığı Artırır
2013 yılında Minnesota Üniversitesi’nde bilim insanları 48 denek ile bir araştırma yapmış. Bu 48 denek, dağınık ve düzenli odalara rastgele konulmuş ve pinpon toplarının kullanım alanları ile ilgili olabildiğince farklı şey söylemeleri istenmiş. Düzenli odada bulunan denekler çoğunlukla, yine oyunlar üzerinden gitmiş ki bu cevaplar çok klasik kabul edilmiş. Dağınık odada bulunanlar ise tahmin bile edemeyeceğiniz kullanım alanları bulmuşlar pinpon topları için. Genel olarak dağınık odada bulunanlar düzenli odada bulunanlara kıyasla %28 daha yaratıcı bulunmuş. Acaba bunda gerçekten dağınıklığın bir faktörü var mı? Ne dersiniz?
Einstein’ın, Mark Twain’in, Edison’un, Steve Jobs’ın da Masaları Dağınıktı ve Dünyayı Değiştirdiler.
Albert Einstein, dağınık masası ve dağınık düzeni ile tanınırdı. Hatta “ eğer dağınık bir masa dağınık bir zihnin işareti ise boş bir masa neyin işareti?” diye bir sözü dahi var. Dağınık bir masa size hem daha fazla organizasyon becerisi katar hem de daha çok gözünüze batacağı için “ben buradayım, benimle ilgilen, işini yap” mesajı verir. Kendimizi belki bu üst düzey dehalarla kıyaslamak saçma ya da yanlış olabilir. Ama en azından bir dahaki sefere masamızı toplamadığımız için kendimizi suçlu hissedeceğimize, ampul, iphone ya da Huckleberry Fine ile bağlantı kurabiliriz. Eğer onların masaları ya da çalışma kağıtları çok düzenli olsaydı belki de bunları üretemeyeceklerdi.
Dağınık Bir Masaya Sahip Olmak Size Fazladan Adım Attıracaktır
Bunun üzerine biraz düşünelim. Eğer dağınık bir masaya sahip olursanız eninde sonunda daha çok hareket edeceksiniz. Masanızın dağınıklık sınırı da bir yere kadar değil mi? Bazıları ortadan kalkacak, yeni dağınıklıklar gelecek masanıza. Bu da daha çok hareket anlamına geliyor. Jean Jack Rousseau, “Ben yalnızca yürürken düşünebilirim. Durduğumda düşüncelerim de durur; benim kafam bacaklarımla hareket eder” der. Gerçekten de yapılan deneyler, düzenli spor yapanların ya da yürüyüşe çıkanların daha yaratıcı olduğunu öne sürüyor. Ayrıca sınıfta sürekli hareket halinde olmak da güzel bir sınıf yönetimi sağlar size. Bunu bir düşünün deriz.
Dağınıklık Yaratıcılığınızı Artırıyorsa Dağınıklığınızı Koruyun
Artık devir değişti. Eskiden bir müfredat onlarca yıl bozulmadan tüm nesillere aktarılabilirdi belki de. Ama artık öyle değil. Kendini geliştirmeyen, yeni şeyler üretemeyen öğretmenler her zaman geride kalır. Teknoloji ile birlikte öğrencileriniz sizden daha çok şeyi daha hızlı dahi öğrenebilirler. Onlara yeni şeyler katmak için yaratıcı olmalısınız. Ve yaratıcılığınız, dağınıklığınız sayesinde gelişiyorsa hiç kendinizi düzene sokmaya çalışmayın.
Zihninizi Boşaltın, Size Ne iyi Geliyorsa Öyle Yapın
Bu söylediklerimiz, elbette herkes için geçerli olmayabilir. Belki siz düzen içinde daha iyi düşünüyorsunuzdur. Belki düzenli bir masa zihninizi boşaltmanıza yardımcı oluyordur ve daha sakin düşünüp daha yaratıcı şeyler ortaya çıkarıyorsunuzdur. Ya da belki de sizin düzeniniz dağınıklıktır. Bu yüzden sizin için hangisi daha rahatsa o şekilde yapaya devam edin. Bu yazdıklarımız size farklı bir perspektif katsın diyeydi.
Kaynak: weareteachers.com
Yaratıcılığı Artırma